Ergenlik ve Depresyon

Ergenlik, çocukluk ve erişkinlik arasındaki geçiş olarak tanımlayabileceğimiz bir dönemdir.
Ergenlik dönemi, bağımlı ve ürkek bir çocuk gibi korunma ihtiyacını, aynı zamanda girişimci ve özgür bir erişkin birey gibi bağımsız olma isteğini içinde barındıran bir dönemdir. Çocukluk dönemindeki çoşku, neşe ve hareketlilik yerini ergenlikte daha çok farkındalık, sorumluluk ve kabul görme çabasına bırakmaktadır. Ergen, bir yandan ‘ben kimim’ sorusuna yanıtlar ararken, diğer taraftan geçmiş sorgulaması ve karmaşık gelecek planlaması yapmaktadır.
Ergenler çoğu zaman yetişkinler tarafından ‘sorumsuz’, ‘aklı bir karış havada’, deli(!)kanlı gibi sıfatlarlarla tanımlanmaktadır. Oysa çoğunlukla isteksiz, durgun, mutsuz, gergin görünürler. Yaşadığı duygusal çatışmalarla çevreye fark ettirmeden başa çıkmaya çalışmaktadırlar. 
Ergenlik dönemi herkeste aynı oranda sıkıntılı geçmemekle birlikte, büyük çoğunluğunu dönemi az sorunlu geçirdiğini söylemek mümkün. Yapılan çalışmalarda ergenlik döneminde ruhsal bozukluk görülme sıklığının %8-%21 arasında olduğu gösterilmiştir. Ergenlik döneminde ruhsal bozukluk oluşmasını etkileyen en önemli risk faktörleri
  • Aile işlevselliğinde bozukluklar
  • Okul ve akademik hayatta yaşanan güçlükler
  • Arkadaş çevresi gibi sosyal destek sistemlerindeki eksiklik yada bozukluklar
  • Olumsuz yaşam olaylarıdır.
Depresyon, ergenlik döneminden klinikte sıklıkla karşılaştığımız, aile tarafından kolaylıkla gözden kaçabilen bir ruhsal bozukluktur. Depresyon için önemli klinik belirtiler
  • Üzüntü, kederli görünüm (Depresif duygudurum) 
  • Gerginlik, huzursuzluk (Irritabl duygudurum)
  • Etkinliklerden zevk alamama, isteksizlik (Anhedoni)
  • Umutsuzluk, karamsarlık düşünceleri (gelecek kaygısı, bardağın hep boş tarafını görme)
  • Suçluluk düşünceleri (özellikle kendini suçlama)
  • Değersizlik düşünceleri (öz saygının azalması)
  • Sosyal aktivitelere katılımda azalma
  • Uyku düzeninde değişiklikler (Az uyuma, çok uyuma, Düzensiz uyku)
  • İştahta değişiklikler (Az yeme, çok yeme)
  • Halsizlik, enerji kaybı
  • Karar vermede, bir işe başlamada güçlük
  • Dikkat, bellek ve motivasyon sorunları
  • Kendine zarar verme davranışı, ölüm düşüncesi ve intihar.
Bu klinik durumlara ek olarak okuldan evden kaçma, madde kullanımı, saldırganlık ve öfke kontrol sorunları, internet-oyun bağımlılığı gibi sorunlar da depresyona eşlik edebilmektedir.
Ergenlik döneminin doğal seyrindeki mutsuz gergin görünme hali, depresyon tanısı için yeterli değildir. Ancak birden çok belirtilerin görüldüğü ve bu belirtileri sürekli, yaygın ve zarar verici bir hal aldığı, çocuğun okul aile ve sosyal hayatını etkilemesiyle depresyondan şüphelenmek gerekir.
Depresyonunun oluşumunda bahsettiğimiz risk faktörlerinin önemi büyüktür. Ancak bu sorunlar herkeste depresyon tablosuna sebep olmayabilir. Kişinin biyolojik ve ruhsal yatkınlığının da önemi çoktur. Özellikle genetik yatkınlığa işaret eden, ailede depresyon, ruhsal hastalık ve intihar öyküsünün bulunması önemli bir etkendir. Okul başarısızlığı, cinsel kimlikte yaşanan zorluklar, zorbalığa maruz kalmak gibi durumlar depresyonun hem nedeni hem sonucu olabilmektedir. Ergen, uzun süreli hedeflerde, cinsellik, dini konular, kariyer seçimi, arkadaş ilişkileri, gruba bağlılık gibi konularda karmaşa yaşamaktadır. Yaşanan kimlik karmaşası da önemli bir risk faktörüdür.
Ergenlik dönemi depresyonu sinsi ve kolayca gözden kaçabilmektedir. Çoğu aile yaşanan sorunları ergenlik dönemine ait özellikler olarak düşünmekte ve durumu normalleştirebilmektedir. Unutulmamalıdır ki depresyon oldukça ciddi bir bozukluk olmak ile birlikte aynı zamanda tedavi edilebilir bir hastalıktır. Depresyon tedavi edilmediğinde derinleşebilmekte ve ne yazık ki intihar ile sonuçlanabilmektedir. İntihar ve ölüm ile ilgili konuşmaların sık yapılması, espriler, ’ölsem de kurtulsam’, ‘ölsem herkes rahatlar’, ‘ölürsem herkes beni sever’, ‘sonsuza kadar yok olmak istiyorum’ vb. söylemler, ölüm ve intihar ile ilgili şarkı ve yazılara ilgi duyma ve sosyal medyada paylaşma gibi durumlar bizler için uyarıcı olmalıdır.
İntihara bağlı ölümlerin özellikle gençlerde son zamanlarda günden güne arttığı da unutulmamalıdır.Bu nedenle bir ergende depresyondan şüphelenildiğinde, çocuk ergen alanında çalışan uzman profesyonellere danışmak gereklidir. Uzman tarafından yapılan ayrıntılı değerlendirmenin ardından ergen ve aile ile birlikte tedavi planı yapılır. Ergenlik depresyonu tedavisinde Bireysel psikoterapi (Bilişsel Davranışçı terapi), aile terapisi ve gerekirse çocuk psikiyatri uzmanı değerlendirmesine göre ilaç tedavisi gibi yaklaşımlar söz konusudur. Terapi ve tedavinin yeterli sürede ve düzenli aralıklarla takip edilmesi durumunda sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür.